Kalori Fobisine Son!
Sağlıklı yaşam, kilo kontrolü, yaşam kalitesi gibi kavramlardan söz eden herkes, dönüp dolaşıp konuyu mutlaka “kalori”ye bağlar. Doğru beslenmenin düşük kalorili beslenmek, sağlıklı yaşamanın, alınan kaloriye dikkat etmekle ilgili olduğunu savunur. Kilo vermek, en azından almamak için kalorisi düşük gıdalar tüketilmesi gerektiğine inanır!
Bu söylemlerin hiç de yabancısı değiliz, gazetelerde, dergilerde, sosyal medyada sürekli karşımıza çıkıyorlar. Çevrenize dikkatlice bakın: Sağlığına dikkat eden herkes, yediklerinin kalorisini sayıyor, fazlası varsa da spor salonlarında ter atarak onları yakmaya çalışıyordur.
Aslında “Kalori Fobisi” olarak adlandırabileceğimiz bu korku çeşidinin temelinde, vücudun yağ depolamasının bir enerji sorunu olduğu yanılgısı yatıyor. Çok enerji alıp az enerji yakarsak kilo alırız. Az enerji alıp çok enerji yakarsak da kilo veririz. Düz mantık olarak da adlandırılan “Aristo Mantığı”na göre bu denklem doğrudur. Ancak, metabolizma düz mantıkla çözümlenemeyecek kadar karmaşık bir yapıdır.
Vücudun yağ depolaması, adından da anlaşılacağı gibi, bir enerji sorunu olmaktan çok depolama sorunudur. Çevremizde hep duyarız: “O kişi benim iki katım yediği halde kilo almıyor!” Peki, o kişi ne yiyor, nasıl besleniyor? Onun yarısı kadar yiyorsunuz ama neleri ne şekilde yiyorsunuz? Sorulması gereken asıl sorular bunlardır.
Bu konularla az çok ilgilenen herkes bilir ki, topraktan gelen besinler ağırlıklı olarak karbonhidrat kaynağıdır; sebze, meyve, buğday, arpa, darı ve bunlardan yapılan tüm ürünler (ekmek, makarna, bisküvi) gibi. 1 gram karbonhidratın ve aynı miktarda proteinin kalorisi, 1 gram yağınkinin yarısından da azdır (1 g karbonhidrat ve protein 4 kal, 1 g yağ 9 kal). Uygulanan diyetlerde genellikle proteini mümkün olduğunca az tüketmemiz, yağı kısıtlamamız, ağırlığı sebze meyve kaynaklı, bol salatalı karbonhidratlara vermemiz önerilir. Hatta, daha da ileri gidilerek, proteinlerin yağını azaltarak üretilen light ürünler piyasaya verilmiş ve konunun uzmanlarınca uzun yıllar boyunca bu ürünler de önerilmiştir.
Oysa karbonhidratların sindirilerek hücrelere taşınması insülin sayesinde olur. Karbonhidrat ağırlıklı beslenmek insülin salgısını arttırır. Şimdi işin bam teline gelelim: Vücut, insülin yüksekken yağ yapar, insülin düşükken yağ yakar. Vücudun yağ depolama mekanizmasının kilit aktörü insülindir. Böylece, kalorisi düşük olduğu için karbonhidratları sık ve daha fazla tüketirsek, vücudun yağ yakmasına değil, yağlanmasına neden oluruz.
Ayrıca, karbonhidratların sindirimi protein ve yağa oranla daha kısa sürede olduğundan, yemekten iki üç saat sonra açlık nöbetlerinin oluşması kaçınılmazdır. Bunun çözümü için de aralarda bir şeyler atıştırmamız önerilir. Tam da sindirim bitmiş, insülin normal düzeyine inmeye başlamışken, tekrar insülini yükseltecek bir çözüm! Böylece, düşük kalorili beslenelim derken, vücudun yağ depolaması için gereken her şeyi yapmış oluruz. Diğer bir deyişle; kaş yapayım derken göz çıkarırız!
Hazır light ürünlerden söz etmişken, şu konuya değinmeden geçmek olmaz. Tat veren tüm aromatik maddeler, yağda eriyen maddelerdir. Yağlı yemeklerin daha lezzetli olmasının nedeni budur. Bir besinin içerisindeki tat verici maddelerin çözünebilmesi için yağ oranının en az %25 olması gerekir. %25’ten daha az yağ içeren besinler karton ya da mukavva tadındadır. Yani, yağı alınmış bir peyniri yerken eğer peynir tadı alıyorsanız, bilin ki ona peynir tadı verecek bazı kimyasallar eklenmiştir. Ayrıca, yağı alınmış peynirin normalde sıvılaşması gerekir. Çünkü onun kalıp halinde durmasını sağlayan içerisindeki doymuş yağdır. Yani, light peynir kalıp halindeyse, bilin ki onun katılaşması için içerisine epeyce bir nişasta eklenmiştir. Açıkçası, hayvansal protein olarak yediğiniz şey, aslında nişastayla karıştırılmış çeşitli kimyasallardır ve bu besin proteinden çok karbonhidrat içermektedir.
Yağı, proteini ve karbonhidratı yeterli ve dengeli bir oranda tüketip, doğal gıdaları soframızdan eksik etmezsek, ani insülin yükselmelerinin önüne geçer, kalori hesaplamaya çalışarak da zihnimizi gereksiz yere yormamış oluruz.
Dr. Altay ÖKTEM
Metabolic Balance Türkiye